Dr. Murat Özyaba


BODRUM’UN ALTINI ÜSTÜNE GETİRİRSEK NE OLUR ?

BODRUM’UN ALTINI ÜSTÜNE GETİRİRSEK NE OLUR ?


“Bodrum bir turizm kentidir” diye çırpınıp duruyoruz ya.. Peki nasıl bir turizm ?Eninde sonunda  tüm söylemler sadece “deniz-güneş-kum ve eğlence”den ibaret kalıyor değil mi ? Evet kalıyor. Peki Bodrum’un altını üstüne getirirsek ne olur biliyor musunuz ? Jeotermal kaynaklarımız gün yüzüne çıkar. Çıkar da ne olur ? İşte o zaman Bodrum’un turizm profili bambaşka bir hal alır. Anlatalım..

 

Dünya nüfusunun yaşlanması, termal turizmin tüm yılda yapılabilmesi, termal tedavi süresinin uzunluğu, günümüz insanların modern tıbbın kimyasal tedavi yöntemlerinden uzaklaşması gibi nedenler termal turizmin gelişmesinde temel etkendir.

 

Tüm istatistikler, termal turistin bıraktığı dövizin ortalamanın en az iki katı olduğunu gösteriyor. Yoğun istihdam sağlayan alanların başında gelen termal turizm yatırımlarının desteklenmesi, gelir seviyesi yüksek turistlere hitap eden tesislerimizin devreye alınması ile Türkiye, bu alanda dünyanın açık ara bir numaralı ülkesi olabilir. Şu anda 4. ülkesiyiz.

 

Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın verilerine göre Türkiye genelinde termal turizme hizmet eden 128 konaklama tesisi var ve bu tesislerin yaklaşık yarısı Ege Bölgesi’nde yer alıyor. Ülke genelinde 40 bin 721 yatak kapasitesinin 23 bin 251 tanesi yani yüzde 57’si yine bölge kentlerinde bulunuyor. 1500’den fazla termal su kaynağının bulunduğu Türkiye’de, bu kaynakların yaklaşık yüzde 10’u kullanılıyor. Ülkenin bu alanda gözdesi ise Ege Bölgesi. Bakanlık verilerine göre 2018’de, yani pandemi öncesinde Türkiye genelinde termal turizmi tercih eden yerli ve yabancı turist sayısı 3 milyon 23 bin 798 iken, bu turistlerin yüzde 50’si Ege Bölgesi’ni tercih etti. Ege bölgesinde ise öne çıkan termal tesisler, Denizli, Afyonkarahisar, İzmir ve Aydın’da yeşermiş. 

 

Bodrum’da da jeotermal enerji yok demeyin, var. 2006’da kurulan “Jeotermal Enerjiyi Bodruma Kazandırma Derneği”nin ilk yönetim kurulu üyeleri arasında kimler kimler var. Mahmut Kocadon, Mustafa Saruhan, Mehmet Tosun, Mehmet Kocadon ve niceleri. Son yıllarda Serdar Karcılıoğlu’nun bu yöndeki çabalarını da biliyoruz. Nitekim bu derneğin ve bilenlerin çabalarıyla Bodrum’da Aspat başta olmak üzere Kadıkalesi gibi bölgelerde, yaklaşık 750 m.’lerden çıkan jeotermal su kaynakları bulunmuş. Hatta son 5 yıldır, bu kaynaklardan yararlanarak Sağlık Turizmi içerikli otel ve tesisler yapılmaya başlandı. Recai Çakır, ilk aklıma gelen girişimcilerden biri. Bu kaynakların detaylı bir şekilde araştırılıp artırılması halinde ise daha da fazla su ve tesise kavuşulacağı çok belli. Nitekim İstanköy-Karaada-Boğaziçi hattında şekillenen fay hattından dolayı ayrı bir jeotermal potansiyel olduğu biliniyor. Buralarda yapılacak ayrıntılı çalışmalar neler getirir neler. İşte o yüzden diyoruz, “Bodrum’un altını üstüne getirsek neler olur ?” diye. 

 

2007 yılında hazırlanan Termal Turizm Master Planı’nda, Türkiye’nin 2023 yılına kadar termal turizmde 500 bin yatak hedefi belirlediğini biliyoruz. Ancak bu hedefe pandemi ve ekonomideki diğer nedenlerle ulaşılabilmiş değil. 

 

Peki, önümüzdeki yerel seçimler sürecinde dile getirilmeye başlanan “Turizm Master Planı” çerçevesinde, Bodrum ve çevresindeki jeotermal enerjinin sağlık turizmine hizmet edecek şekilde değerlendirilmesi mümkün olacak mı ? Olmak zorunda.. Çünkü jeotermal enerjiyi sadece “şifalı sular” olarak değerlendirmeyin. Jeotermal enerji aynı zamanda elektrik üretimi, sera ve konutlarda ısıtma, endüstriyel mineral üretimi, meyve ve sebzelerin kurutulması gibi alanlarda da kullanılabilecek geniş yararlara sahip. Örneğin, Bodrum Mandalin’in para etmediğinden yakınıyoruz değil mi ? Seferihisar’da jeotermal enerjiyle kurutulup, paketlenip inanılmaz bir cazibe yaratılan Mandalin markası var. Sadece mandalin değil, aklınıza gelen her türlü sebze ve meyve kurutularak dayanıklılığı artırılıyor ve organik bir yiyecek maddesi olarak artı değer yaratıyor. Yani Bodrum Mandalin’in para etmesi işten bile değil, yeter ki sahip olduğumuz kaynakları doğru kullanalım. 

 

Tabi bu konuyu tartışırken daima ve ısrarla üzerinde durduğumuz “Planlama” meselesini gözden kaçırmamalıyız. “Yaşasın şifalı sularımız varmış, hadi oteller yapalım” yaklaşımı, son derece yanlış olacaktır. Turizm açısından fiziki tesisleşmenin ilke ve kuralları, her açıdan doğru kurgulanmış bir “Turizm Master Planı” çerçevesinde yürütülmelidir. Bodrum’da bunun için yeterli akıl ve bilgi de var, yatırım gücü de var. Sadece doğru yönetilecek bir sistem kurgulanmalı. 

 

Bodrum, başta “Sağlık Turizmi” olmak üzere altını üstüne getirdiğinde sahip olacağı jeotermal kaynaklarını doğru kullanırsa, hem turizmi, hem tarımı nemalanacak ve turizm çarşısında, vitrine koyabileceğimiz bambaşka ürünlerimiz olabilecek. Onun için önümüzdeki EMITT Fuarı başta olmak üzere diğer uluslar arası fuarlarda Bodrum’u pazarlayabileceğimiz çok farklı alternatiflerimizin olması kötü mü olur ? Vizyon dediğimiz şey başka nedir ki..

 

Unutmadan ve tekraren.. “Baştan Aşağı Planlama”..