Necdet Buluz


Paralı turist mi, çok turist mi?...

?Daha çok turist nasıl getirebiliriz? Bırakın çok turist getirmeyi, az turist gelsin ama paralı, zengin turist gelsin.?


Turizm konusunda hep şu konu konuşulur, tartışılır:
?Daha çok turist nasıl getirebiliriz? Bırakın çok turist getirmeyi, az turist gelsin ama paralı, zengin turist gelsin.?
Bize sorarsanız, görüşümüz yansıtalım:
?Az, öz ama zengin turistin gelmesini, para harcamasını tercih ederiz.?
Aşağı yukarı Türkiye´den başka ?her şey dahil? konsepti ile çalışan başka ülkelerde otel kalmadı. Her şey dahil otellere yerleşen turistler genelde zengin turist sınıfının dışında kalıyor. Otel içinde tüm ihtiyaçlarını karşıladıkları için de dışarıda para harcamıyorlar.
Bugün Avrupa ülkelerine, Uzakdoğu´ya ve diğerlerine baktığımızda otel fiyatlarındaki yüksekliği ve pahalılığı görürüz. Çok otel yatak-kahvaltı şeklinde hizmet veriyor. Yeme-içme için ayrıca ücret ödeniyor.
Zengin turistler, para harcayan turistler öncelikle kendilerini güvende hissedecekleri yerleri tercih ediyor. Yeme-içme ve servis kalitesini de bunların içine koymamız gerekiyor.
Bizdeki asıl sıkıntı şu:
Turist gelmeyince oteller fiyat indirimine başlıyor. Hizmet kalitesi düşüyor. Her şey dahil sistemde çalışan oteller para kazanamıyor. Yeme-içme kalitesi tartışılır duruma geliyor. Birçok otel bu nedenle ya kapandı, ya da el değiştirmek durumunda kaldı. Sektördeki sıkıntı piyasaları da derinden etkiliyor.
?Rus turist gelsin? diye çabalıyoruz. Rus turist bizde de fazla para harcamıyor. Genellikle de her şey dahil sistemle çalışan otelleri tercih ediyorlar.
İstanbul´da 5 yıldızlı otel fiyatlarındaki düşüşün sürmesi buna somut bir örnektir.
Örneğin Paris´te bir otelin yatak fiyatı 253,5 Euro iken, aynı kalitedeki İstanbul´da bir otelin yatak fiyatı 83,2 Euro´dan satılıyor.
Temmuz ayı itibariyle İstanbul´daki otel fiyatlarının Avrupa şehirlerindekilerden en ucuzu olduğu belirlendi. Otellerle ilgili veri analiz şirketi STR Global´in İstanbul´daki otellerin oluşturduğu Türkiye Otelciler Birliği (TÜROB) için yaptığı araştırmaya göre, bu yıl Temmuz ayında İstanbul´da doluluklar, Temmuz 2016´ya göre yüzde 97 artarak yüzde 72.4 olarak gerçekleşti. Baz etkisi olarak değerlendirilebilecek bu artışla İstanbul, Temmuz 2017´de doluluk oranlarında en yüksek artışı yaşayan destinasyon oldu. Ancak bu doluluk İstanbul´un Avrupa´daki rakiplerine göre yarı yarıya, hatta üçte iki daha düşük fiyatlarla sağlandı. TÜROB´un STR verilerinden hareketle yaptığı değerlendirmeye göre, İstanbul´da iki yıl öncesine kadar fiyatta Paris, Londra, Barselona gibi şehirlerle yarışan ve beş yıldızlı otellerde ortalama 200 Euro´yu bulan kişibaşı konaklama fiyatı bu yıl yüksek sezon olan Temmuz ayında 83.2 Euro olarak gerçekleşti.
Türkiye´ye rakip ülkelerdeki otel fiyatları bizdekilerin iki, hatta üç katı olarak görülüyor.
TÜROB Başkanı Timur Bayındır´ın, açıkladığı verilere göre, 2017´nin ilk 7 ayında İstanbul, yüzde 21.9 düşüş ile 83.2 Euro´ya gerileyen ortalama günlük satılan oda bedeli (ADR-Average Daily Rate) ve yüzde 7.4 düşerek 60.2 Euro´ya gerileyen toplam oda sayısı üzerinden odabaşı gelirlerde (RevPAR) en büyük gelir kaybı yaşayan Avrupa destinasyonu olmaktan kurtulamadı. STR´nin verilerine göre, Paris aynı dönemde 253 Euro ile konaklamada Avrupa´nın en pahalı şehri oldu. İsviçre´nin Cenevre kenti 245 Euro ile ikinci olurken, Avrupa´da olmamasına rağmen STR´nin Avrupa´ya ilişkin veri listesinde yer alan Tel Aviv 221 Euro ile üçüncü en pahalı oldu. Akdeniz´deki en önemli rakiplerimizden Dubrovnik 208 Euro, Barselona 159.3 Euro ve Atina 137.7 Euro´luk fiyatlarıyla dikkat çekti. Avrupa ortalaması ise 116 Euro olarak gerçekleşti.
Peki, otel fiyatlarının 2016´nın bile altına düşüşü nasıl yorumlanıyor? Yanıtını TÜROB Başkanı Timur Bayındır veriyor: ?2017 yılı gelirlerinde, 2016 gibi stresli bir yıla oranla dahi düşüş kaydedilmesi; kaynak pazarlardaki daralma, kongre ve iş turizmindeki kayıplar, piyasa şartlarındaki durumun kötüye kullanılması, artmaya devam eden yatak arzı gibi nedenlere yorulabilir. Hükümetimizin ve halkımızın iradesi ve özverisi ile ?güvenlik´ günlük hayatımızın bir meselesi olmaktan çıksa da önceden yaratılan algı maalesef ki belimizi büküyor. Dolayısıyla, gelirlerimizi toparlamak için biraz daha zamana ve doğru planlamalara ihtiyacımız var.? Ülkemiz için yaratılan olumsuz algının ortadan kaldırılması ve doğru planlamaların devreye sokulması sektöre nefes aldırabilir. Zaten sektör temsilcileri de bunu hem doğruluyor, hem dile getiriyor. ?Güvenlik sorunu? olmayan bir ülkeyiz ama bizi hala güvenlik sorunu olan bir ülke olarak görüyorlar. Bunda hiç kuşkusuz siyasi nedenler de var.