Miyase Karlıova


KADINA YÖNELİK ŞİDDET

Bu araştırmayı yapmamdaki amacım; şiddet mağduru bir grup kadının yaş, cinsiyet, meslek, eğitim durumu gibi özelliklerinin, gördükleri şiddet türlerinin ve sıklıklarının nedenlerinin ve çözüm önerilerinin değerlendirilmesidir.


Bu araştırmayı yapmamdaki amacım; şiddet mağduru bir grup kadının yaş, cinsiyet, meslek, eğitim durumu gibi özelliklerinin, gördükleri şiddet türlerinin ve sıklıklarının nedenlerinin ve çözüm önerilerinin değerlendirilmesidir.

Anahtar Kelimeler: Kadına şiddet, çözüm önerileri, şiddet türleri


GİRİŞ

Türkiye´de yaşanan en vahim ve olmaması gereken durumlardan biri de kadına uygulanan şiddettir. Kadına şiddet, geçmişte her ne kadar yansıtılmayan ya da basın tarafından duyurulmayan, açığa çıkarılmayan bir durum olsa da; günümüzde gündemden düşmeyen ve gün geçtikçe artan bir durum haline gelmiştir. Genelde bu, fiziksel şiddet olarak uygulanır. Fakat duygusal, cinsel ve psikolojik şiddet de uygulanabilen diğer şiddet türleridir. Şiddete maruz kalan kadınların genelde ekonomik düzeyi düşük, sosyal ve benlik algıları zayıf kişiler olduğu görülmektedir. Buna rağmen üniversite mezunu olan ve eğitim seviyesi yüksek kadınlara da şiddet uygulandığı bilinen bir gerçektir

Gerek Dünyada gerekse Türkiye de kadına yönelik şiddet ve ev içi şiddetin ortadan kaldırılmasına yönelik çabalar her geçen gün artmakta dır. Şiddet Toplumsal bir sorundur.Bu sorun kadının ve toplumun gelişmesinin önünde ciddi bir engeldir. Her gelir ve eğitim düzeyinden, her yaşta, bekar, evli, boşanmış kadınlar şiddet görmektedir. Şiddet zamana ve sosyal yapıya göre değişen bir kavram olmasına rağmen, son yıllarda en fazla dikkat çeken konulardan birisidir (Kocacık, 2000:1).
Kadına yönelik şiddet nedir? Türleri ve özellikleri?

Aile içi şiddet temelde toplumun problemidir. Şiddet dendiğinde akla ilk gelen fiziksel ve cinsel şiddettir. Kadına yönelik şiddette genellikle amaç kadın üzerinde bir hakimiyet kurmaktır. Kadına yönelik uygulanan fiziksel ve cinsel şiddetin yanı sıra başka şiddet türleri de uygulanmaktadır. Diğer şiddet türleri ev içinde saklanabilse de fiziksel şiddet dışarıya yansımaktadır. Ülkemizde şiddetin başlıca göstergeleri; dayak, aşağılama, küfür ve tecavüzdür. Kadına yönelik şiddetin en ağır biçimlerinden biri namus bahanesiyle kadının yaşama hakkına yönelik uygulanan şiddettir. Şiddet güç ve baskı uygulayarak insanların bedensel veya ruhsal açıdan zarar görmesine neden olur.

 

 

Şiddeti dört başlık altında toplayabiliriz:

1) Fiziksel Şiddet

2) Psikolojik Şiddet

3) Cinsel Şiddet

4) Ekonomik Şiddet

 

1) Fiziksel Şiddet: Kişilerin bedenine yönelik olan ve yine kişilerin bedensel olarak zarar görmesine yol açan tokat atmak, dövmek, vurmak, itmek, tekmelemek, yaralamak, boğazlamak, silahla yaralamak, sarsmak, öldürmeye kalkışmak şeklinde oluşmaktadır. Genellikle bu tür davranışlara maruz kalan kadın beraberinde psikolojik olarak da etkilenmektedir. Kadınlar annelerinin kaderini yaşadığını düşünüp şiddeti kabullenmektedirler. Şiddeti sadece fiziksel şiddet olarak algılamak yerine sözel şiddetin de en az fiziksel şiddet kadar ağır olduğunu bilmekteler.

2) Psikolojik Şiddet: Kişilerin bedensel veya kişilik özellikleri kullanılarak, baskı kurularak, duyguları kullanılarak istemediği davranışlarla karşı karşıya bırakılmasıdır. Eşinin düşüncelerini yok sayma, ona söz hakkı vermeme, değer yargılarını önemsememe, küçük düşürücü davranışlarda bulunma, korkutma, tehdit etme, aşağılama, reddetme, onların öz güvenini sarsma amacıyla yapılan her türlü sözlü ve fiili tutum ve davranış biçimleri, psikolojik şiddet türlerindendir. Gelenekçi bir kişilik yapısına sahip koca eşinin annesi gibi davranmasını beklemektedir. Onun çalışmasını kabullenmemekle birlikte dışarıyla fazla bir ilişkisinin olmasını da istememektedir. Böyle bir zihniyete sahip olan koca günümüz çağı ile annesinin yaşadığı çağ arasındaki farkı anlayamamaktadır.

3) Cinsel Şiddet: Evli olduğu kişi bile olsa kadını istemediği yerde, istemediği zamanda ve istemediği biçimde cinsel ilişkiye zorlamak, cinsel içerikli imalarda bulunmak, cinsel içerikli sözcükler söylemek v.b davranışlar cinsel şiddetin tanımı içerisine girmektedir. Cinsel şiddet kimi zaman evli eşlerde kimi zaman da aile içerisinde görülebilmektedir. Hatta kimi zaman evli olmadığı halde birlikte olduğu kişiden, sevgilisinden bile cinsel şiddet gören kişiler vardır. Şiddet uygulayan erkekler eşleri üzerinde her türlü hakka sahip olduklarını düşünmektedirler. ??Sen benimsin´´ söylemleri ile eşlerine hiçbir şekilde söz hakkı vermemektedirler. Erkeklerin eşleri üzerinde hakimiyet kurması, onlara söz hakkı vermemesi onları köleleştirmek boyutunda olmamalıdır.

4) Ekonomik Şiddet: Ekonomik gücün kullanılarak kişilerin yaşamını devam ettirebilecek maddi gücünün elinden alınmasıdır. Evin masraflarını karşılamamak, eşin (kadının) çalışmasına izin vermemek, çalışan eşin (kadının) parasını elinden almak, kadının mal / mülkünü kontrol etmek ekonomik şiddet içeren davranışlardır.

 
Kadına yönelik şiddetin görülme sıklığı

Kadına yönelik şiddet türlerinin en sık görülen şekli, kadının birlikte olduğu kişi tarafından istismar edilmesidir. Kadına yönelik şiddet, yapılan antropolojik çalışmalara göre Papua Yeni Gine´de bazı yerli toplulukları dışında dünyada neredeyse her toplumda görülmektedir. Gelişmiş ülkelerde yapılan çalışmalarda görüşülen kadınların birbirine benzer şekilde üçte bir ile üçte ikisinin eşi tarafından dövüldüğünü beyan ettiği görülmektedir. (Heisse. 1993).
Türkiye´de kadına yönelik şiddetin araştırılmasına yönelik çalışmaların geçmişi kısadır ve sayıları oldukça sınırlıdır. Bu konudaki ilk çalışma bir kamuoyu şirketi olan PlAR tarafından 1988´de yapılmış ve kadına yönelik şiddet sıklığı %75 olarak bulunmuştur. Aile Araştırma Kurumu´nun 1993´te 2479 kadınla yaptığı çalışmada ise kadına yönelik şiddet sıklığı %30, 1147 erkek arasında ise %34 olarak saptanmıştır. Sözel şiddet sıklığı kentsel bölgede %62, kırsal alanda ise %49 olarak saptanmıştır (T.C. Aile Araştırma Kurumu, 1997).

Aile Araştırma Kurumu´nun Ankara, İstanbul ve İzmir´de 1070 hanede yaptığı çalışmaya göre ise fiziksel şiddet sıklığı %21.2 bulunmuştur. Şiddet nedeniyle hastaneye başvuranların oranı ise %11.2´dir.Aile Araştırma Kurumu´nun 1997 tarihli çalışmasında bütün ülke genelindeki 2578 hanede kadına yönelik fiziksel şiddet sıklığı %16.5, sözel şiddet sıklığı %12.3 olarak bulunmuştur (T.C. Aile Araştırma Kurumu, 1997).

Kadına yönelik şiddet her ırktan, her etnik kökenden, her dinsel ve sosyoekonomik düzeyden kadını etkilemektedir. Ancak tecavüze uğradığını veya dövüldüğünü söyleyen kadınların sıklığında bu değişkenlere göre farklılık görülmektedir. Damgalanma, dışlanma korkusu bildirimlerin olduğundan daha az yapılmasına neden olmaktadır.

Kadına yönelik şiddetin nedenleri

Erkeklerin kadınlara şiddet uygulama nedenleri psikolojik, biyolojik, sosyolojik açıdan incelendiğinde şiddet ve saldırganlığa nedenlerine benzer açıklamalar yapılmaktadır. Psikolojik açıdan bakıldığında erken psikoanalitik teoriye göre onaylanan temel bir iç güdü olarak kabul edilen saldırganlık, başarı ve üstünlük sağlamakta ve erkeklerde olumlu bir güç olarak cesaret , güçlü olma, enerji, ataklık, vs anlamına gelmektedir (Lowdermik et, al., 2000). O´Leary İse saldırganlığı sözel saldırganlıktan (bağırma, isim takma) başlayıp fiziksel saldırganlığın hafif sekililerinden (itme, tokat atma) gerçek şiddet davranışına (dövmek, yumruk atmak) ve uç olaylara (cinayet) kadar giden bir süreç olarak görmektedir. Bu değerlendirme şeklinin, tedavi sürecine ve çalışmalara dahil edilebileceğini iddia etmektedir, yapılan çalışmalara göre gerçekten de her kategorideki davranışlar ve nedenleri farklıdır.
Kadına yönelik şiddetin önlenmesi için neler yapılmalıdır

Dünyada çeşitli ülkelerde ve etnik gruplarda yapılan çalışmalara göre kadına yönelik şiddetin birçok ülkede bulunduğu gösterilmiştir. Ancak dünyanın bazı bölgelerinde kadına yönelik şiddet yaşanmamaktadır. Böyle bir ortamın varlığı kadına yönelik şiddetin önlenemez bir durum olduğu yönündeki düşünceyi çürütmektedir. Kadına yönelik şiddetin önlenmesi toplumların böyle bir sorunun varlığının farkında olması ile başlar. Önleme çabalarına kadın kadar erkeğin de katılımı sağlanmalıdır. Eşler arasında yaşanan şiddetin hoş görülmediği bir ortamın yaratılması gerekmektedir. Sağlık alanında yapılacak bilgilendirme kampanyaları ile kadınları sahip oldukları haklar, var olan kanunlar, sağlık kuruluşlarından nasıl hizmet alınacağına dair bilgilendirebilir. Sağlık çalışanları yapacakları işbirliği ile kadın erkek arasındaki eşitsizliklerin ortadan kaldırılması, eşler arası şiddetin önlenmesi, cinsel şiddet ve taciz ile ilgili kapsamlı yasaların çıkarılması konularında savunuculuk yapmalıdır. Sağlık çalışanlarının eşler arası şiddet hakkında bilgilendirilmesi ve istismar edilen kadına yaklaşım konusunda donanımlı hale getirilmeleri ve kendi yaşamlarını şiddet açısından değerlendirmeleri sağlanmalıdır.( ARAT, 1996).

Kadınların güçlendirilmesi ve toplumdaki statülerinin yüksel-tilmesine yönelik çalışmalar yapılmalıdır . Genel olarak tüm toplumun şiddet kullanımının azaltılması sağlanmalıdır. Toplumun değer yargılarında değişiklik oluşturulmalıdır. Evlilik öncesi eğitim ve danışmanlık hizmeti sunumu, tıbbi kayıtların doğru, iyi ve düzenli tutulması ve konunun mezuniyet öncesi tıp eğitimi ve uzmanlık eğitimi programlarında yer alması da birincil korunma içindedir . Kadına yönelik şiddet konusunda araştırma ve izlem çalışmaları yapılmalı, bu araştırmalar desteklenmelidir. (Kocacık, 2000:1)

Risk faktörlerine yönelik çalışmalar yürütülmelidir. Kadın ve erkek yoksulluğunu önlemeye, erkeklerin ve kadınların meslek edindirilmesine yönelik çalışmalar yapılmalıdır. Toplumda alkol tüketimini azaltmaya yönelik sağlığı geliştirici çalışmalar yürütülmelidir. Yasal ve mali düzenlemeler ile alkol tüketiminin azaltılması sağlanmalıdır . Sağlık sektörü eşler arası şiddetin ikincil ve üçüncül korunmasında daha belirgin bir role sahiptir. Sağlık çalışanlarını kadına yönelik şiddet ile ilgilenmekten alıkoyan nedenlerin araştırıldığı çalışmalarda temel sorunun konu ile ilgili ön yargılar olduğu saptanmıştır. Ön yargıların çoğu kadına yönelik şiddetin kabul edilebilir, geçerli nedenleri olan, kadının hak ettiği bazı davranışları içerdiği yaklaşımıdır. Bu yaklaşım ve ön yargılardan yaygın olanları; kadına yönelik şiddetin özel yaşamı ilgilendirdiği, bir sağlık sorunu olmadığı ve bu kadınlarla uğraşmanın umutsuz bir iş olduğu gibi(TC. Aile Araştırma Kurumu, 1997)

 

 
KAYNAKÇA

1.KOCACIK, Faruk (2001). ?Şiddet Olgusu Üzerine?, C.Ü. İktisadi ve İdari Bilimler Dergisi, Cilt 2, Sayı 1, s.1-7
2.Akın, A., Demirel, S. (2002). Toplumsal Cinsiyet ve Kadın Sağlığı. Üniversiteler İçin Gençlik Danışma Birimi Geliştirme Projesi. UNFPA. Ankara

3. Arat, Prof. Dr. Necla. (1996), Türkiye´de Kadın Olmak, İstanbul

4. Birleşmiş Milletler (2008). Birleşmiş Milletler Kadınlara Yönelik Şiddetin Önlenmesi Bildirgesi ´ http://www.bmkadinhaklari.org/unjp/web/gozlem.aspx?sayfaNo=31 Erişim: 18 Şubat 2008
5. Kadın Dayanışma Vakfı. 2005. Aile İçinde Kadına Yönelik Şiddet Elkitabı. Ankara: Kadın Dayanışma Vakfı
6. T.C Başbakanlık Kadın Statüsü Genel Müdürlüğü, Aralık 2008
7. T.C Başbakanlık Kadına Yönelik Aile İçi Şiddetle Mücadele Projesi, Aralık 2008

8. http://www.huksam.hacettepe.edu.tr/.

9.T.C. Başbakanlık Aile Araştırma Kurumu Başkanlığı. Aile içinde ve toplumsal

alanda şiddet. Ankara: Aile Araştırma Kurumu Yayınları; 1997.

10.Bilgel N., Orhan H. Aile içi şiddet. Bilgel N. (Editör). Aile hekimliği. Bursa:

Medikal Tıp Kitapevi; 2006. s.643-55.